Karlar Kraliçesi Masalı

Yaklaşık Okuma Süresi: 6 dakika

Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde develer berber iken pireler tellal iken,

Çok eski zamanlar , uzak diyarlarda, büyük bir kentte iki küçük çocuk yaşarmış.  Çok iyi arkadaş olan bu çocuklar, birbirlerini kardeş gibi severlermiş. Erkeğin adı Kay, kızın adı Gerda’ymış. Birbirleriyle oynar, hiç ayrılmazlarmış.

Andersen Masalları: Karlar Kraliçesi

Gerda’nın büyükannesi varmış. Büyükannesi bir çok masal bilir ve bunları çocuklara anlatırmış. Bir gün Kay ve Gerda oynarken büyükanne onları yanına çağırıp;

– ” Çocuklar gelin bugün size yeni bir masal anlatayım.” demiş.

Çocuklar büyükannenin yanına koşup, masalı dinlemeye başlamışlar. Büyükanne çocuklara kışın her tarafı kaplayan, bembeyaz örtüsüyle ünlü Karlar Kraliçesi’nin masalını anlatmış. Çocuklar büyükannenin anlattığı masalı dinlemişler ve sonra da sonra yatıp uyumuşlar.

Ertesi gün uyandıklarında bütün her yerin  bembeyaz karlarla kaplı olduğu görmüşler. Bütün çocuklar sokaklara çıkıp kızaklarla kaymaya başlamışlar. O sırada bir bir sürü beyaz geyiğin çektiği kocaman bir kızağın geçtiğini görmüşler. Çocuklar hemen bu büyük kızağın arkasına takılmışlar. Çocuklar biraz kızağın arkasında kaydıktan sonra çoğu kızağı bırakıp geri dönmüşler. İçlerinden sadece Kay, kızağı bırakmamış. Kentten uzaklaşmış olduğunun farkına varmamış. Bir müddet sonra kızak kendiliğinden durmuş.  Bembeyaz peleriniyle kızaktan Karlar Kraliçesi inmiş. Kay, karlar Kraliçesi’nin büyükannenin masalında dinlediği kraliçe olduğunu anlamış. Karlar Kraliçesi Kay’a:

-“Çok üşümüşsün gel yanıma otur” demiş. Kay, Karlar Kraliçesi’nin yanına oturup onun verdiği pelerine sarılınca, üşümesi geçivermiş. Karlar Kraliçesi de yanında uyuyakalan çocuğu alıp şatosuna götürmüş. Karlar kraliçesi yakaladığı çocukları şatosuna götürüp buzla kaplarmış. Kay’ı da bu şekilde buzdan bir heykelcik yapıvermiş.

Kay’dan uzun süre haber alamayan, onu çok merak eden Gerda, arkadaşını aramaya başlamış. Karlarla kaplı ormana doğru yola çıkmış. Kay’ı ararken küçük bir kulübe görmüş. Kulübeye yaklaşınca kapıyı yaşlı bir kadın açmış. Bu kadın yaptığı iyiliklerle tanınan bir büyücüymüş. Gerda” ya :

– “Buraya neden geldiğini biliyorum , arkadaşın Kay’ı arıyorsun. Bakalım bahçedeki karga Kay’ın yerini biliyor mu?” diyerek Gerda’yı arka bahçeye götürmüş. Gerçekten bahçede bir karga dalda bekliyormuş. Kargaya Kay’ın nerede olduğunu sormuşlar. Karga da onlara:

– “Kay’ın nerede olduğunu ancak ormanda yaşayan küçük kız bilebilir, demiş. Gerda, yaşlı kadından izin isteyip yoluna devam etmiş. Ormanda dolaşırken çok güzel bir kulübe görmüş. Kulübenin kapısı açılmış. İçeriden karakarganın bahsettiği küçük kız çıkmış. Gerda’ya:
 
– “Ben de senin gelmeni bekliyordum, demiş. Gerda’yı içeri alıp ateşin başına oturtmuş. Gerda’ya yiyeceklerden vermiş. Yemekleri bitince  birlikte uyumuşlar. Sabah olunca, küçük kız Gerda’yı kulübenin yanındaki samanlığa götürmüş. İçeride geyikler, güvercinler varmış. Güvercinler ötmeye başlamışlar. Küçük kız güvercinlerin dilinden anlıyormuş. Gerda’ya güvercinlerin ne demek istediğini anlatmış.

– ” Güvercinler, Kay’ı Karlar Kraliçesi’nin kaçırdığını, onu şatosunda hapsettiğini, oraya nasıl gidileceğini geyiklerin bildiğini, söylüyorlar” demiş.

Bu iki küçük kız geyikleri kızağa bağlamışlar, yola çıkmak için hazırlık yapmaya başlamışlar. Gerda küçük kıza, kendisine yardımcı olduğu için teşekkür etmiş. Vedalaşmışlar ve Gerda geyiklerin çektiği kızakla yola çıkmış.Gerda günlerce yol gitmiş. Dünyanın en kuzey ucuna, bembeyaz kar örtüsünden başka hiçbir şeyin görülmediği yerlere varmış. Burada lapa lapa kar yağıyormuş. Geyikler biraz daha gittikten sonra bembeyaz bir şatonun kapısının önünde durmuşlar. Gerda, Karlar Kraliçesi’nin şatosuna geldiklerini anlamış. Şatodan içeriye girmiş. Şatonun içi de dışı gibi beyazmış. Gerda, şatonun içinde yürümeye başlamış. Bir yandan da Kay’a sesleniyormuş. Şatoda kendi sesinin yankısından başka hiç ses yokmuş. Gerda, buzdan bir kapı görmüş. Kapıyı açıp içeriye bakınca odanın ortasında Kay’ı donmuş bir şekilde bulmuş. Sanki buzdan bir heykelcik gibiymiş.

Gerda, Kay’ın ölmüş olduğunu zannedip başlamış ağlamaya. O kadar çok ağlamış ki gözünden akan yaşlar yere dökülmeye başlamış. Gerda’nın gözlerinden akan yaşlarla, dondurulmuş Kay’ın buzları erimeye başlamış. Üzerini kaplayan buzların erimesiyle Kay kendine gelip konuşmaya başlamış:

-“Gerda, seni gördüğüme çok sevindim” demiş. Gerda da Kay’ın ölmediğine çok sevinmiş. Kay, karlar kraliçesi’nin şatodan ayrıldığını fakat her an geri gelebileceğini söylemiş.

Hemen şatodan çıkıp geyiklerin çektiği kızağa binmişler.

Buradan uzaklaşıp evlerine geri dönmüşler. Yaşadıkları bu macerayı ikisi de unutamamış bir daha evlerinden fazla uzaklaşmamışlar ve  sadece büyükannenin masallarını dinlemişler.

Gökten üç elma düşmüş biri masalın yazarının başına biri okuyanın ve biride masalı dinleyen güzel çocuğun başına…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir