Bir varmış bir yokmuş zamanın birinde kimsenin bilmediği uzak mı uzak güzel mi güzel bir denizin kıyısında şirin bir kasaba varmış bu kasabadaki herkes çok mutlu bir hayat sürermiş, buradaki insanlar çalışıp çabalar denizden balık çıkarır bunları satarak geçimlerini sağlarlarmış. Deniz, kasabanın halkını çok sever onları hiç üzmezmiş balık mevsimi olmadığı zamanlar da bile bu kasaba halkı hiç sıkıntı çekmezlermiş.
Bu kasabada Pepe ve Şila adında iki kardeş yaşarmış Pepe ve Şila denize girip yüzmeyi, oyun oynamayı çok severlermiş tek eğlenceleri sokak sokak dolaşıp koşmak ve deniz kabuğu toplamakmış. Pepe ve Şilanın annesi ve babası da diğer kasaba halkı gibi geçimlerini denizden tuttuğu balıklarla sağlarlarmış. Küçük yoksul evlerinde böylece çok mutlu bir şekilde yaşayıp giderlermiş. Günler günleri kovalarken Pepenin annesi artık yoksulluktan bıktığını ve daha iyi bir hayat sürmek istediğini söylemiş babası da zaten hayatımızı sürdürecek kadar kazanabiliyorum çok şükür her şeyimiz var hiç aç kalmıyoruz demiş, kadın bunu duyunca daha çok sinirlenmiş ve adamı bağırıp çağırıp evden kovmuş; bana güzel elbiseler altınlar alabilecek parayı kazanmadan sakın dönme demiş.
Zavallı adam ne yapacağını bilmez bir halde üzgün üzgün her zaman gittiği deniz kıyısındaki mağaralara gitmiş. Pepe ve Şila annelerinin neden böyle davrandığına anlamamışlar ve babalarını evden kovduğu için çok üzülmüşler ve annelerine kızarak her zaman yaptıkları gibi denizin kıyısına deniz kabuğu aramaya gitmişler. Sonra iki kardeş konuşmaya başlamışlar annem neden babamı kovdu ki, ne güzel her şeyimiz vardı biz şimdi babasız ne yapacağız diye ağlamaya başlamışlar.
Oradan geçen bir yunus balığı iki kardeşin ağlamalarını duymuş ve olanları dinlemiş. Sonra onlara yaklaşarak “korkmayın benim adım Badem ve sakın üzülmeyin babanızı bulup buraya getirin, ben buna bir çözüm bulacağım demiş”. Pepe ve Şila önce denizden ses geldiğini sanarak korkmuşlar ama sesin balıktan geldiğini anlayınca şaşkınlıkla sevinç arasında gidip gelmişler ve birbirlerine sımsıkı sarılmışlar. Şila babalarının nereye gittiklerini bilmedikleri için bu habere çok sevinememiş bile ama Pepe babasının üzüldüğü zamanlarda gittiği yeri biliyormuş Şilayı da alarak kasabanın sonundaki deniz kıyısı mağaralarının oraya gitmişler.
Babaları onları görünce hem şaşırmış hem de kızmış tek başına oralara kadar geldikleri için Pepe ve Şila özür dileyip babalarının boynuna sarılmışlar ve balığın dediklerini babalarına anlatmışlar. Zavallı adam çaresizlikten bitkin bir halde ne yapacağını şaşırmış ve çocuklara inanmakla inanmamak arasında gitmiş gelmiş. Çünkü böyle olaylar ancak masallarda gerçekleşirmiş. Ama başka çaresi de yokmuş mecburen Pepe ve Şilanın ellerinden tutarak dedikleri yere gelmişler ve beklemeye başlamışlar. Biraz sonra denizin içinden güzel mi güzel bir yunus balığı çıkıp onlara yaklaşmış. Pepenin babasına olanları bildiğini ve üzülmemesi gerektiğini söylemiş. Pepenin babası önce şaşkınlıktan küçük dilini yutacağını sanmış ama sonra bu şaşkınlığı geçmiş ve balığa biraz daha yaklaşarak onu dinlemeye başlamış.
Badem ona birazdan kuyruğunu uzatacağını adamın sırtına tutunup onunla gelmesi gerektiğini söylemiş. Pepe ve Şila önce korkmuşlar babalarına denizde bir şey olursa diye ama başka da çare olmadığını görünce babalarının istediği gibi sessizce orda durup babalarını bekleyeceklerine söz vermişler. Babaları balığın kuyruğundan tutarak sırtına tırmanmış vee biraz sonra denizin suları içinde kaybolup gitmişler. Balık biraz sonra adamı denizin dibinde çok muhteşem bir ormana getirmiş ve ona ilerdeki altın elma ağaçlarını göstermiş ve bunlardan yalnızca bir tane koparması gerektiğini sıkı sıkı tembihlemiş.
Balıkçı adam gördükleri karşısında büyülenmiş gibi kıpırdamadan duruyormuş. Biraz sonra kendine gelerek balığın dediğini yapıp bir elma koparmış sonra hemen balığın yanına dönmüş ve balık da onu hızla çocuklarının yanına götürmüş balıkçıya gördüklerini kimseye anlatmaması gerektiğini ve elmayı satıp karısının isteklerini almasını söylemiş. Her gün buraya gelip kendisini çağırmasını ve ormandan yalnızca bir elma koparması gerektiğini unutmamasını tembihlemiş. masalalemi.com
Balıkçı çocuklarının yanına döndüğünde sevinçten ne yapacağını bilemez haldeymiş çocuklara bunun bir sır olduğunu ve kimseye söylememeleri gerektiğini anlatmış. Pepe ve Şila da babalarının sevincine ortak olarak peki babacığım demişler ve söz vermişler olanları kimseye anlatmayacaklarına dair. Balıkçı hemen pazara gidip bu elmayı satmış ve karısına bir sürü güzel kıyafetler ve altınlar alarak geri dönmüş. Karısı balıkçıyı görünce çok kızmış ama elindekileri görünce hiçbir şey olmamış gibi davranıp boynuna sarılmış. Pepe ve Şila aileleri tekrar mutlu oldu diye çok sevinmişler. Balıkçı artık her gün aynı yere gidip bazen Bademi çağırıyor bazen de gelmesini bekleyerek ilk günkü gibi kendisini ormana götürüp bir elma koparıp balığın kendini sahile bırakmasını bekliyormuş. Karısı bu paranın nerden geldiğini merak edip balıkçıya soruyor balıkçıdan cevap alamadıkça hırslanıyormuş. Ama yinede balıkçıya bir şey diyemiyormuş. Günler günleri kovalarken balıkçının karısının istekleri de bitmek tükenmek bilmez hale gelmiş. Kasaba halkı da balıkçının nasıl kısa sürede böyle zengin olduğuna bir türlü akıl erdiremiyorlarmış ama kimsede balıkçıya bunu sormamış çünkü herkes elindeki ile geçinmeyi büyük bir nimet sayarmış bu güzel kasabada. Balıkçının karısı balıkçının her gün bir tane altın elma satarak isteklerini aldığını öğrenmiş ve balıkçıya elmaları nerden aldığını sormaya başlamış balıkçıda ona bunu söyleyemeyeceğini ve her şeyleri olduğunu artık ellindekilerle yetinip şükretmesi gerektiğini anlatmış kadın onu dinlememiş. Balıkçı karısının bu gözü doymaz hallerinden bıkmış artık her gün yeni elbiseler altınlar götürdüğü halde karısı her gün daha fazlasını ister hale gelmiş öyle ki artık Pepe ve Şila ile de eskisi gibi ilgilenmiyormuş. Pepe ve Şila bu duruma çok üzülse de babalarını üzmemek için bir şey demiyorlarmış.
Balıkçı bir sabah yine erkenden evden çıkmış ve sahile gidip bademi beklemeye başlamış karısı da onu uzaktan izliyormuş biraz sonra denizin içinden bir balığın çıktığını ve kocasının onun sırtına binip denizin içinde kaybolduğunu görünce aklını kaçırmış gibi bağırmış. ama sonra sessiz olması gerektiğini düşünerek elmaların kaynağını bulması gerektiğini hatırlamış çünkü o zaman daha çok zengin ve çok daha mutlu olabilirmiş.
Sessizce saklandığı yerde balıkçıyı beklemeye başlamış birazdan aynı şekilde denizin içinden aynı balık kocasını sahile bırakmış tek farkla ki adamın elinde kocaman güzel mi güzel altın bir elma parlıyormuş. Balıkçı elmayı satıp eve dönmüş karısı da hiçbir şey görmemiş gibi yapmış. Saklandığı yerden çıkıp doğruca evin yolunu tutmuş. Akşam çok güzel bir sofra hazırlamış, Pepe ve Şilayla daha fazla ilgilenip onlarla oyunlar oynamış ve masallar anlatarak uyutmuş çocuklarını. Balıkçı karısının düzelmeye başladığını düşünerek içten içe sevinmiş. Kadın balıkçıya belli etmese de hala aynıymış.
Ertesi sabah kimse kalkmadan sahile balığın balıkçıyı almaya geldiği yere gitmiş ve beklemeye başlamış. Sonra balık çıkıp gelmiş balıkçının orada olmadığını onun yerine bir kadının beklediğini görmüş ve kadın balığa seslenmiş ben balıkçının karısıyım. Balıkçı çok hasta çocuklarda onun yanında beni de buraya altın elmayı almaya gönderdiler ilaçlar için para lazım diyerek balığı kandırmış.
Balık da kadının masum görünmesine ve gözyaşlarına dayanamamış ve ona inanmış ve kadına sırtına tutunmasını ve yalnızca bir elma koparmasını sıkı sıkı tembihlemiş. Birazdan denizin sularında kaybolup büyülü ormana gelmişler kadın gördükleri karşısında balığın söylediği her şeyi unutmuş ve deli gibi bir ağaçtan diğerine koşup elma koparmaya başlamış. Balık bağırdığı halde onu dinlemiyormuş. Birazdan orman büyük bir gürültü ile kadını ayaklarının altından kaymış elmalar deniz kaplumbağalarına dönüşmüş kadında korkup balıktan yardım istemeye başlamış. İyi kalpli badem kadının çırpınışlarına dayanamamış ve onu aldığı gibi sahile götürmüş. Birde bakmış ki balıkçı ve çocukları orada bekliyor. Karısını bademin sırtında gören balıkçı şaşırmış badem de balıkçıya karısına kızmış bir elmaya kanaat etmediniz güzelim orman yok oldu demiş.
Balıkçı ve karısı olanlara çok üzülmüş Pepe ve Şila da tabi ama balıkçının karısı elindeki ile yetinmeyip fazlasını da istediği için sahip olduğu her şeyi kaybettiği zaman anlamış yaptığı hatayı balıkçıdan Pepe ve Şila’dan da özür dileyerek eski hayatlarına geri dönmek istediğini söylemiş. Bademde onlara kanaatkar olmanın ne kadar güzel bir şey olduğunu öğütlemiş Pepe ve Şila’dan her gün onunla oynamak için sahile gelmelerini istemiş pepe ve Şila da bunu sevinçle kabul etmişler. Balıkçı eskisi gibi balık tutarak para kazanmaya başlamış karısı ve çocukları ile mutlu bir yaşam sürmüşler.