Evvel zaman içinde kalbur saman içinde; ihtiyar bir kadının oğlu varmış. Oğlan çok tembel imiş. O kadar ki; yatağından dışarı çıkmaz, her şeyi ayağına istermiş. Anası buna bir çare bulamamış.
O yerin kralı bir gün uğursuz bellediği küçük kızını, kovmuş, sokağa atmış. Kız da başını alıp, gide gide yolu bir kulübeye düşmüş. Meğer orası oğlanın barınağı imiş. İçeri girince oğlanı yatar halde görmüş. Oğlan kızdan hemen ekmek istemiş. Kız oğlana bir güzel söylenmiş:
“İşte ekmek, kalk git oradan al, ye” demiş ve hep böyle yapmış.
Oğlan kızın tavrından dolayı ona Azrail adını vermiş. Derken oğlan yavaş yavaş huyunu bırakarak işe gitmeye, her şeyi kendi eliyle yemeye, her işini kendi ayağı ile görmeye başlamış.
Oğlanın annesi bu durumu hemen fırsata çevirip oğlunu işe sokmaya karar vermiş. Kasabada deveciler varmış. Annesi oğlanı oraya çalışmaya vermiş. Deveci de oğlanı yanına almış. Oğlan ne kadar para alıyorsa bütün kazancını kızın eline verir, bir kuruş olsun harcamazmış. Böylece geçinip giderlerken deveciler mal alıp vermek üzere geziye çıkmışlar, oğlanı da yanlarına almışlar; anası ile prenses evde kalmışlar.
Oğlan ve deveciler yola çıkmış. Az gitmişler uz gitmişler derken yolcular çok susamış, dilleri damaklarına yapışmış. Biraz gidince bir kuyu bulmuşlar; fakat suyu akmıyormuş. Oğlana:
“İn şu kuyuya suyu salıver.” demişler.
Oğlan hiç korkmadan kuyuya inmiş. Orada oğlanın karşısına uzun sakallı bir dede çıkmış, oğlana bir nar ve bir de havlu vermiş. Oğlan bunları saklayarak yukarı çıkmış. Bu arada kuyunun suyu da akmaya başlamış. Arkadaşları kana kana
içerlerken oğlan bir ara sıvışarak koşa koşa eve varmış. Nar ve havluyu kıza verip hemen kervanın yanına dönmüş.
Gidecekleri yere varmışlar, oğlan devecilerle gezedursun. Prenses kız o narı kırmış. İçinden bir sürü elmaslar dökülmüş. Havluyu da açınca meydana birçok askerler çıkmış. Kız şaşkına dönmüş. Hemen orada bir saray kurdurmuş. İçini döşeyip bir güzel süslemiş.
Oğlan yolculuktan dönünce kulübeyi bomboş bulmuş. Bir taşın üzerine çömelip neler olduğunu düşünmeye başlamış. Oğlan otururken aniden etrafını bir sürü asker çevirmiş. Oğlanı tuttukları gibi kızın yaptırdığı saraya götürmüşler. Onu bir güzel yıkayıp, giydirip, karnını doyurmuşlar.
Sonra askerler oğlanı kızın yanına götürmüş. Kız oğlanı sevinçle karşılamış olanı biteni anlatmış. Bu esnada havlunun içinden çıkan askerler bando takımlarını gümbür gümbür çalmaya başlamış.
Güzel bir törenle kız ve oğlan evlenmiş. Oğlan o yerin padişahı olmuş. Mutlu bir hayat geçirmişler.
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…