Epey dolaşmasına rağmen iyi bir av bulamayan tilki; öğle yemeğinde ne yiyeceğini düşünüyormuş. Birden aklına, daha önce asmanın üstünde yeni olgunlaşmış sulu üzümler gelmiş:
“Daha yeni olgunlaşmışlardı. Gideyim de bir bakayım şunlara. Eğer olmuşlarsa kendime bir salkım koparıp yiyeyim.”
Kendine güzel bir üzüm ziyafeti çekmek için doğruca üzümlerin bulunduğu bahçeye gitmiş.
Bahçeye girince, yüksek çe bir duvarın üzerinde duran üzüm salkımlarını görmüş. Ağzının suyu akmış. “Ne kadar olgun, ne kadar sulu üzümler! Böylesini hiç görmemiştim.” diye düşünmüş.
Sonra, gözüne iri bir üzüm salkımı kestirip, yukarıya doğru zıplamış ama salkım çok yüksekte olduğu için ulaşamamış.
“Üzüm biraz yüksekte herhalde” deyip tekrar zıplamış. Ama yine salkıma ulaşamamış. Ve bizim tilki tekrar zıplamış, tekrar zıplamış ama nafile …
Üzgün ve umutlarını yitirmiş bir halde, üzümlere hiçbir zaman ulaşamayacağını anlamış. Tilki; “Zaten üzümler koruktu.” diye kendi kendine teselli verip, oradan uzaklaşmış.
(Fransız Masalı)