İki arkadaş parasız kalmışlar. Bunlar yörede çok iyi avcı olarak bilinirlermiş. Ayıları avlar, postlarını satarak geçimlerini sağlarlarmış. Paraları bitince de komşularından istemişler. Komşuları onlara istediği parayı vermiş.
– Bu para öldüreceğiniz ayının postuna karşılıktır, demiş.
İki avcı arkadaş düşmüşler ormanın yoluna. Ayıyı avlayacaklar, postunu getirip komşularına vereceklermiş.
Az sonra karşıdan bir ayı çıkagelmiş ki, ayı değil, sanırsın fil. Öylesine iri, öylesine de kızgın. Öyle bir kükreyerek gelişi var ki avcıların korkudan ödleri patlamış. Şaşırıp kalmışlar. Ayı postu derken kendi postlarının derdine düşmüşler. Birisi uyanıklık edip hemen bir ağaca tırmanıvermiş. Diğeri ise sipsivri kalmış ortalık yerde.
– Ayılar ölülere dokunmazlar, diye geçirmiş içinden. Birden yatıp yere, ölü numarası yapmış. Ayı gelmiş yanına. Orasını burasını koklamış. Adam korkudan soluk bile almıyormuş. Ayı adamı evirmiş, çevirmiş, adamda yine bir canlılık belirtisi yok. Sonra ayı adamın ölü numarasını gerçekten yutmuş, çekip gitmiş.
Ağaçtaki avcı inerek arkadaşının yanına gelmiş, sormuş:”Bakıyorum da ayıyla çok iyi anlaşıyordu. Ayı sana bir şeyler söylüyordu. Ne söyledi?
– Ne söylesin, demiş arkadaşı. İki şey söyledi. Birisi öldüremeyeceğin ayının postunu satma, ikincisi de bundan sonra böyle korkak insanlarla arkadaşlık yapma.