Bir zamanlar küçük pembe çitleri arasında rengarenk bir kulübe varmış. Bu kulübede yaşlı mı yaşlı fakir mi fakir ama çok iyi kalpli bir teyze yaşarmış. Bu teyzenin sadece bir çiçeği varmış. Yaşlı teyze bu çiçeği tam öleceği sırada sokakta bulmuş. Onun toprağını değiştirmiş, sulamış ve büyümesi için her gün ona güzel güzel şarkılar söylemiş.
Yaşlı teyze yalnız olduğu için sürekli üzülür ve ağlarmış. Çiçek artık bu duruma dayanamayıp bir gün o kadar çok ağlamış ki tohumları her tarafa saçılmış. Yaşlı kadın sabah uyandığında bahçesinde yeni çiçekler görünce çok mutlu olmuş ve o gün ağlamamış. Artık çiçeklerini her gördüğünde gülümsüyormuş. Çiçek de yaşlı kadını daha da mutlu edebilmek için kendi kendine tüm çiçek tohumlarını bulmaya söz vermiş. Ne yapabileceğini düşünmeye başlamış. Sonra da en yakın arkadaşı rüzgardan yardım istemeye karar vermiş. Rüzgar “Arkadaşlar birbirlerine yardım ederler.” diyerek, çiçeğin teklifini seve seve kabul etmiş.
Menekşeyi bulması kolaymış, bir vazodan kapmış ve tohumunu çıkarmış. Karanfil, papatya, gül, lale ve yasemini bulmakta kolay olmuş, kimisini bahçeden almış kimisini tarladan koparmış. Sonrasında nadir olan tüm çiçeklerin tohumlarını da bir bir bulmuş. Ancak bir sorun varmış, her yere bakmasına rağmen Gökkuşağı Çiçeği’ni bulamamış. Her tarafa gitmiş, o kadar gitmiş ki sonunda başladığı yere geri dönmüş. Üzgün bir şekilde çiçeğe topladığı tohumları vermiş. Çiçek arkadaşına “Sana nasıl teşekkür etsem bilemiyorum canım arkadaşım.” demiş. Ama rüzgarın yüzü hiç gülmüyormuş. Çiçek sormuş “Neden mutsuzsun, bak tüm tohumları bulmuşsun?” Rüzgar arkadaşına Gökkuşağı Çiçeği’ni bulamadığını söylemiş. Çiçekte çok üzülmüş ama pes etmemiş. “Ben kendi kendime söz verdim. Tüm çiçekleri bulmak için elimden geleni yapacağım.” demiş.
Sonunda akıllarına, yakın arkadaşları Şeker Kuş’ dan yardım istemek gelmiş. Şeker Kuş, rengarenk tüyleriyle ve sarı gagasıyla çok şık görünüyormuş. Bir ıslıkla onu çağırmışlar ve “Gökkuşağı Çiçeği’ni gördün mü?” demişler. İncecik ve güzel sesiyle “Gördüm.” demiş. “Nerede gördün?” diye sormuşlar. Kuş da “Onlar benim dünyadaki en sevdiğim yiyecekler, yerini söylersem siz onları alırsınız.” demiş. Rüzgar da “Sadece birkaç tohum alacağım, senin yemeğini almak ister miyim ben?” demiş. Kuş da “Peki o zaman söz ver.” demiş. Rüzgar söz vermiş, kuş da ”Mavi tepelerin ardında bulunurlar, yalnız dikkat et sakın çiçeklerini koparayım deme, söz verdin.” demiş. Rüzgar tamam diyerek yola çıkmış.
Rüzgar az gitmiş uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. Tam Mavi Dağ’a yaklaşırken birdenbire bir yıldırım rüzgarın kafasına düşmüş ve rüzgar bilinicini kaybetmiş. Bir oraya bir buraya savrulup duruyormuş. Rüzgarın bu halini gören bulut sihirli yağmurlarını üzerine yağdırmış. Yağmurun yağmasıyla rüzgarın kendine gelmesi bir olmuş. Buluta çok teşekkür etmiş. Ama gözlerini açar açmaz ne görsün? Mavi dağlardan oldukça uzaklaşmış. Rüzgar, babası fırtına kralından yardım istemiş. Babası öyle esip gürlemiş ki kendisini bir anda Mavi Dağ’ın tepesinde bulmuş. Rüzgar tohumlardan alıp gideceği sırada çiçeklerin güzelliğini görüp büyülenmiş. Tam koparacakken arkadaşlığın gücü galip gelmiş ve vazgeçerek Şeker Kuşa verdiği sözü tutmuş. Tohumları alarak hızlıca çiçeğe doğru uçmuş. Tohumları hemen ekmişler, sulamışlar ve güzel güzel açmaları için şarkılar söylemişler.
Günler sonra tohumlar büyümüş ve tüm bahçe rengarenk güzel çiçeklerle dolmuş. Yaşlı kadın bahçesine çıktığında muhteşem bir manzara ile karşılaşmış. Sevinçten göz yaşlarını tutamamış. Tüm yalnızlığı ve üzüntüsü uçup gitmiş. Artık çiçekleriyle birlikte hep mutlu ve sevinçli olmuş.