Hindistan’ın ücra taraflarında sık ağaçlı, gayet güzel çayırlı, av hayvanları bol bir orman vardı. Tesadüfen oraya bir aslan yerleşmiş, etrafta ne kadar vahşi hayvan varsa hepsini yanına toplayıp onlara hükmetmeye başlamıştı. Çevrede ne kadar yırtıcı hayvan varsa hepsi bu aslanın hizmetine girmişti.
Böylece aylar, yıllar geçti. Derken aslan ihtiyarladı. Gözleri ve dişleri zayıfladı, vücudu bitkinleşti. Önüne konulan yemekleri bile rahat yiyemiyordu. Hatta yemek yiyip uykuya vardığı zaman, dudakları sarkıp ağzı açılınca o civarda bulunan birçok fare gelip dişlerinin arasında kalan parçaları yiyorlardı. Bunların verdiği eziyetten dolayı rahat rahat uyuyamıyordu. Her yarım saatte bir uyanıyor, fareleri kaçırıyordu. Lakin aslan yine uyuyunca tekrar geliyorlar ve onu rahatsız etmeye devam ediyorlardı.
Aslan, bu kadar cesaretine rağmen farelerin elinde oyuncak olmuştu. Onları yakalayıp bir türlü cezalandıramıyordu.
Bir kurt, vezirlik rütbesiyle aslana yakınlık kazanmıştı. Arslan, kurda, bu farelerin elinden çektiği zahmeti söylemiş ve şikayette bulunmuştu. Kurt bunu işitince:
“Aslan hazretleri, kapınızın emektarlarından kedi diye bir hizmetçiniz vardır. Ferman buyurursanız, tahtınızın bekçiliğini ona havale edelim.”
Aslan, kurdun bu teklifini kabul etti. Çapik (hızlı) denilen kedi huzura çağrıldı, bekçiliğe tayin edildi. Kedi görününce fareler perişan olup kaçtılar. Lakin Çapik farelerin hiçbirini öldürmüyor, sadece onların aslanın huzuruna gelmesini engelliyordu.
Arslan bu şekilde rahat ettiği için Çapik’in itibarı da günden güne arttı. Böylece yerini sağlamlaştıran Çapik, bir gün büyük çocuğunu huzura getirip yer öptü ve dedi ki:
“Ey Sultanım. Bu benim büyük oğlumdur ve öz evladımdır. Padişahlara hizmet etmenin yolunu yordamını bilir. Her türlü hizmet elinden gelir. Ben kulun, bazen başka bir işe gittiğim zaman bu oğlum yerime bakıp kapıcılık etsin.”
Aslan, kedinin bu ricasını kabul etti.
Bir gün Çapik bir işe gitti. Yerine oğlunu bırakıp; “Görevini dikkatli yap!” diye tembih etti.
O gece oğul kedi, kapıcılık yaparken, babası gibi işi idare yoluna gitmeyip, ilk ortaya çıkan fareyi öldürdü. Sonra diğerini, diğerini derken sabaha kadar bütün fareleri mahvetti. Ertesi gün babası gelip yığın halinde fare leşlerini görünce aklı başından gitti. Yavrusuna:
“Ey ahmak ve cahil! Benim bin türlü zahmetle ömrüm boyunca elde ettiğim mevkiimi bir gecede elden çıkardın. Kadrimi kıymetimi yerle bir ettin. Bilmiyor musun ki bize gösterilen ilginin sebebi onlardır. Yoksa fareler olmazsa bizler ne yaparız? Nasıl iltifat ve ihsana mazhar oluruz!” diye iyice azarladıysa da artık olan olmuş, iş işten geçmişti.
Birkaç gün sonra farelerden eser kalmadığını gören aslan, Çapik ile oğlunun görevine son verdi.
(İran Masalı)