Bir varmış, bir yokmuş. Bir yaşlı kadın ile bir yaşlı adam varmış. Gül gibi geçinip giderlermiş. Yaşlı kadın, yerleri süpürürken bir bakla bulmuş. Avlusunun bir köşesine ekmiş ve her sabah sulamış. Gel zaman git zaman bakla büyümüş. büyümüş ki, ta göğe kadar yükselmiş. Bir gün yaşlı kadın yaşlı adama:
“Bak bakalım, bakla bulursan pişirelim.” demiş.
Yaşlı adam, avluya çıkmış, baklalara yaklaştıkça onlar uzaklaşmış. Sonunda bir yüksekliğe gelmiş. Bakmış, orada yazla kış kavga ediyormuş. Yaşlı adam bu durumu görünce:
“Soralım bakalım bu yaşlı adama, kim bilir ne diyecek bize?” demişler, yazla kış mevsimi.
Yaşlıya selam verdikten sonra öyküyü anlatmışlar, sonra düşüncesini sormuşlar: “Yaz mı daha iyi, yoksa kış mı?”
Yaşlı adam ellerini sakalına götürmüş, düşünmüş ve sonra:
“Siz boşuna kavga ediyorsunuz. Bir elmanın iki yarısı gibisiniz. Kış olmasa yağmur olmaz, ekin olmaz, kuyular, sular kurur. Yaz olmasa ekinler çürür, insanlar aç kalır. Demek ki ikiniz de yararlısınız. Benim diyeceklerim bu kadar.” demiş.
“Peki yaşlı adam, ver bize o torbanı.” demişler ve yaşlı adamın torbasını alıp, en değerli mücevherlerle doldurmuşlar.
Yaşlı adam yavaş yavaş evinin yolunu tutmuş. Evine gidince karısı yaşlı adama: “Nerde kaldın be adam, iki bakla için bu kadar saat ne yaptın?”
Yaşlı kadın torbanın içindekileri görünce şaşırmış. Adama:
“Nerden buldun bunları?” diye sormuş.
Yaşlı adam, başına gelenleri bir bir anlatmış karısına. Ertesi gün o da çuvalı alıp eline, çıkmış baklaların uzadığı yüksekliğe. Çık çık bir türlü bitmiyormuş. En. sonunda o da yaz ile kışın birlikte bulunduğu yüksekliği görmüş. Yaz ile kış, yaşlı kadına da benzeri bir soru sormuşlar. Yaşlı kadın bir yaza bakınış, bir kışa, sonra da da dudak bükmüş:
“Ne sende hayır var, ne sende! Kışta üşürüm, ocağı beklerim.
Yazda sıcaklarım gölgeye kaçarım. İyiliğiniz nerenizde sizin?” demiş.
“Pekiyi yaşlı kadın”, demişler yazla kış; “Ver bize o torbam bakalım!”
Yaşlı kadın sevinmiş, kendi kendine; “Bana daha güzel mücevherler, altınlar verecekler!” diye düşünmüş. Yazla kış biraz sonra gelmişler:
“AI bu torbayı, eve gidince hemen açmayacaksın. Bir gerekçe bulup yaşlı adamı kahveye yollarsın. O gidince kapıları kapayıp sürgülersin sonra torbayı açacaksın tamam mı?” diye sıkı sıkı tembihlemişler yaşlı kadını.
“Tamam!” demiş yaşlı kadın. Emrettiklerini bir bir yapmış.
Torbayı açınca bir de ne görsün? Yılanları akrepleri kırkayakları ne kadar haşarat varsa gelip sokmuşlar, davul gibi etmişler yaşlı kadını.
Sonunda yaşlı adam kahveden gelmiş. Kapıyı bir vurmuş ses yok, iki vurmuş ses yok. Almış baltayı pat küt kapıyı kırmış. Bir de ne görsün? Yaşlı kadın yerde hasta yatıyormuş.
(Türk Masalı)
Yumuşak söz, insanların ateşine karşı soğuk su yerine geçer.
Sadi Şirazi