Çok eskiden, birçok hayvanın yaşadığı büyük bir ormanda, sinirli mi sinirli bir aslan kral vardı. Hayvanlar kendi aralarında konuşurken, tilki:
“Arkadaşlar, bugün sakın aslanın gözüne görünmeyin. Önüne geleni haşlıyor. Çok sinirli bugün.” dedi.
“Evet evet bu sabah ‘İyi günler sayın kralım’ dedim ve canımı zor kurtardım” dedi küçük tavşan.
“İlk kez onu bu kadar sinirli görüyorum” dedi sevimli maymun. Ormandaki hayvanlar bu konuşmaları yaparlarken, yaşlı kaplumbağa bir köşede sessizce onları dinliyordu.
Kurnaz tilki durmadan anlatıyordu: “Aslan kendisini ormanların kralı ilan ettikten sonra çok değişti. Herkese çok kötü davranıyor.”
“Her zaman böyle değildi, belki bu gün canım sıkan bir şey olmuştur.” diye aslanı savunmaya çalıştı sincap ama diğerleri bunu kabul etmediler.
“İhtiyar kurt bile şikayetçi aslandan.” dedi maymun.
Tam o sırada aslanın gürlemesi duyuldu. Bütün hayvanlar sağa sola kaçışıp saklandılar. Yaşlı kaplumbağa, olduğu yerde duruyordu. Onun aslanla alıp vereceği yoktu. O yüzden hiç rahatını bozmadan olduğu yerde kaldı. Zaten kaçmak istese de diğer hayvanlar gibi hızlı koşup kaçamazdı.
Biraz sonra aslan göründü. Diğer hayvanların dediği gibi, çok sinirli olduğu her halinden belliydi. Yaşlı kaplumbağayı görünce durdu:
“Sen ne arıyorsun karşımda!” diye bağırdı.
“Ben zaten buradaydım, karşıma gelen sizsiniz sayın kral.” dedi kaplumbağa.
“Peki geldiğimi duymadın mı, neden kaçıp saklanmadın?” diye kükredi aslan.
“Ben istesem de hızla kaçıp saklanamazdım. Ayrıca neden kaçıp saklanacakmışım?” deyince kaplumbağa, aslan hepten sinirlendi ve bağırmaya başladı:
“Benimle ne biçim konuşuyorsun sen? Ben bu ormanların kralıyım!”
“Doğru, siz bu ormanların kralısınız ama bizler de burada yaşamak zorunda olan diğer hayvanlarız. Bizler olmazsak sizin krallığınız bir işe yaramaz.” dedi kaplumbağa.
Aslan hem sinirlenmiş hem de bu konuşma karşısına şaşırmıştı biraz. “Benden korkmuyor musun sen?” diye sordu kaplumbağaya.
“Hayır, senden korkmam için hiçbir neden yok, neden korkacakmışım?” deyince kaplumbağa, aslan hepten şaşkınlığa düştü.
“Yani sen şimdi benden korkmuyorsun öyle mi?” diye sordu tekrar aslan.
“Hayır korkmuyorum, çünkü sen bana bir şey yapamazsın!” Bu söz üzerine aslan çok sinirlendi ve kükreyerek kaplumbağaya saldırdı. Kaplumbağa kabuğunun içine çekilince, aslan ne yapacağını şaşırdı.
“Çık dışarı, neredesin sen?” diye bağırdı.
Kaplumbağa bir ara başını dışarı çıkarıp aslana baktı. Arslan sinir içerisinde yerinde duramıyordu.
Kaplumbağa, yumuşak bir ses tonuyla söze girdi: “Bak aslan kardeş, senin atalarını tanırım. Sinirlenmeyi bırakıp beni dinlersen seninle konuşabiliriz ama böyle bağırıp çağırırsan konuşamayız.”
Aslanın siniri biraz durulmuştu. Bağırıp çağırmayı bırakarak bir kenara oturdu.
“Bak aslan kardeş, senin yaşın daha çok küçük. Sen daha dünyaya gelmemişken bile ben bu ormanlarda yaşıyordum. Sen bu ormanların kralısın değil mi?”
“Tabi kralıyım” diye hemen yanıtladı aslan.
“Bu ormanların kralıysan, bu ormanda yaşayan diğer hayvanları düşünmek zorundasın. Niye korkutuyorsun onları?”
Arslan biraz böbürlenerek yanıtladı kaplumbağanın sorusunu: “Eee biraz korksunlar tabi. çünkü ben onların kralıyım.”
“Yanlış düşünüyorsun aslan kardeş. Senden korkmaları yerine, seni sevmelerini istemez misin?”
“İsterim tabi ama nasıl?”
“Her canın sıkıldığında onları böyle korkutmamalısın. Onlarla konuşmalısın. Sen bir kralsın, ikide bir bağırıp çağırman doğru olmaz.”
Bu sözleri dinleyen Arslan, kaplumbağanın söylediklerinden etkilenmişti. O günden sonra çok iyi bir kral oldu.
(Türk Masalı)
Kim çevresine korku yayıyorsa kendisi de korkuyor demektir.
Epicuros