Bir zamanlar, bir nehrin kenarındaki, küçük bir avcı kulübesine garip bir adam gelmiş. Adam kapıyı çalıp, içeri girmiş.
Avcı, gelen tüccarı güzel bir şekilde karşılamış, ona yemek ve çay ikram etmiş. Yemeklerini yiyip, çaylarını içmişler. Garip adam, kendisinden kürk satın almak istediğini söyleyince, aralarında iyi bir pazarlığa tutuşmuşlar.
Sonra avcı, kulübesindeki sandıktan bir torba kürk çıkarmış. “Bu kürklere bir torba çay veririm.” demiş tüccar.
Avcıyla tüccar anlaşmışlar. Sonra garip adam kulübeden çıkıp, nehrin kenarındaki kayığına gitmiş. Kayıktaki torbanın yarısından fazlasını boşaltmış ve üzerini çayla kaplamış.
Bu arada olanları, kurnaz bir karga görmüş; “Demek öyle, görürsün sen!” diye başını sallamış.
Tüccar, elindeki torbayla tekrar kulübeye dönmüş. Bir torba çaya karşılık, avcı da bir torba kürk vermiş. Tüccar, kürkleri alır almaz kulübeden ayrılmış. Kayığına binip, hızla kürek çekmeye başlamış.
Kurnaz karga da uçarak, hilekar tüccarı takip etmeye başlamış. Kürek çekmekten yorulan tüccar, kayığını nehrin kenarına yanaştırmış. Bir ağacın gölgesine oturmuş. Kürkleri torbadan çıkarıp, bir müddet hayranlıkla incelemiş ve sonra da derin bir uykuya dalmış.
Tüccarın uyuduğunu gören kurnaz karga, hemen yere inmiş. Kürk torbasını çözmüş ve içindeki kürkleri çıkarıp, yerine ıslak yapraklar doldurmuş. Sonra, kürkleri alıp, avcının kulübesinin önüne götürmüş.
Bu arada avcının canı çay içmek istemiş. Bir ateş yakıp su kaynatmış ve torbadan eline bir avuç çay almış. Ama bir de bakmış ki, elinde çay yerine çürümüş ıslak yapraklardan başka bir şey yokmuş.
“Sahtekar tüccar! Beni aldattı!” diye kızmış. Tam bu sırada kulübesinin önünde satmış olduğu kürkleri görüvermiş. Bir anda öfkesi geçmiş ve neşesi yerine gelmiş. Ama bir türlü olanlara anlam verememiş.
Tüccar ise, uykusundan uyanınca, torbadaki kürklere tekrar bakmak istemiş. Torbada kürk yerine, bir sürü çürümüş yaprak görünce, şaşkınlıktan donakalmış.
“Ama bu nasıl olur? Kürkler kaybolmuş. Daha yatmadan önce kürkler torbanın içindeydi!” diye sayıklaya sayıklaya yoluna devam etmiş.
Yüksek bir ağaçtan, hilekar tüccarı seyreden kurnaz karga da keyifli keyifli gülüyormuş.
(Sibirya Masalı)
Sen usandırma eli, el de usandırmaz seni, hilekarlık eyleme, kimse dolandırmaz seni.
Said Paşa