Vakti zamanında, bir Japon soylusu varmış. Bu soylu, zayıf ve uzun boyluymuş.
Bir gün Osaka’ya gitmek için yola çıkmış. Yolda giderken: “Çok kötü. Bana hizmet edecek bir uşak bulamadım.” diye düşünmüş.
Bu sırada, aynı yoldan çok şişman ve kısa boylu bir başka soylu da Osaka’ya gidiyormuş. O da: “Çok kötü! Bana hizmet edecek bir uşak bulamadım.” diye düşünüyormuş.
Bu iki soylu da kendini beğenmiş, başkasını küçük gören, kötü kalpli kimselermiş.
Aynı yol kavşağında iki kötü kalpli soylu karşılaşmışlar. Uzun boylu soylu: “Hayrola kardeş. Yolculuk ne tarafa?” diye sormuş.
Kısa boylu: “Osaka’ya” diye cevap vermiş.
Uzun boylu: “Ben de Osaka’ya gidiyorum. Dilersen beraber gidelim.” demiş. Böylece beraber yolculuk etmeye karar vermişler.
İki efendi Osaka’ya doğru ilerlerken, karşılarına efendisiz bir uşak denk gelmiş. Bu uşakla konuşup, onu yanlarına hizmetçi olarak almışlar. Ve üçü yollarına devam etmiş …
Hizmetçiye özel eşyalarını ve büyük kılıçlarını vermişler. Fakat, hizmetçi kılıçları bir savaşçı kadar güzel taşıyamıyormuş. İki soylu, uşağın beceriksizliğiyle alay edip, kahkahalarla gülmüşler. “Bir uşaktan başka ne beklenirdi ki zaten!” diye ona hakaret etmişler.
Uşak, bu iki kötü kalpli soyluya hiç cevap vermemiş. Fakat biraz ilerledikten soma birden uzun kılıçlardan birini çekip:
“Hemen bana küçük kılıçlarınızı verin.” diye emretmiş.’ Adamlar: “Sen bize nasıl emir verebilirsin?” demişler.
Uşak: “Şayet küçük kılıçlarınızı bana vermezseniz, sizi kendi büyük kılıçlarınızla öldürürüm!” demiş.
Soylular, korkularından küçük kılıçlarını da vermişler. Ve yola tekrar devam etmişler …
Osaka yolunda biraz ilerlemişler. Fakat, birden bire uşak durmuş. Bir eline büyük kılıcı, diğer eline küçük kılıcı almış: “Benim canım çok sıkıldı, beni biraz eğlendirin!” diye emretmiş.
Soylular: “Sen bize emir veremezsin. Biz seni eğlendirmeyeceğiz.” demişler.
Uşak: “Siz beni eğlendirmezseniz, ben de sizi bu kılıçlarla öldürürüm!” diye tehdit etmiş.
Soylular korkularından: “Peki, seni nasıl eğlendirelim?” diye sormuşlar. Uşak:
“Her ikiniz de birer hayvan taklidi yapın!” diye emir vermiş. Biri başlamış köpek gibi havlamaya, diğeri başlamış at gibi kişnemeye. Uşağın ise gülmekten karnı ağrımış. İki soylu ise utançlarından birbirlerinin yüzüne bakamıyorlarmış.
Uşak daha sonra iki soyluya kılıçlarını ve eşyalarım iade etmiş. Bir daha kimseyi küçük görmemelerini ve kimseyle alay etmemelerini tembih etmiş ve oradan çekip gitmiş.
(Japon Masalı)