Bir zamanlar sevimli kurbağalar mavi gölde hep birlikte neşe içinde yaşıyorlarmış. Fakat içlerinden biri kendini çok beğenirmiş. Herkesten üstün olduğunu göstermek için hiç bir fırsatı kaçırmazmış. O, herkesten daha yükseğe sıçramaya çalışır, sıra dalmaya gelince de hemen ön sırada yerini alırmış. Her zaman birinci ve her zaman en iyi olmak istermiş.
Bir gün yakınlarda yaşayan bir öküz, göle su içmeye gelmiş. Bütün kurbağalar korkup saklanmış. Kendini beğenmiş kurbağa ise kaçmamış. Öküzü seyretmeye başlamış. Diğer kurbağalar da sudan çıkmış. “Çok büyük, ne kadar muhteşem görünüyor,” demişler.
Kendini beğenmiş kurbağa söylenenleri duyup:
-“Evet, bizden daha büyük olduğu doğru ama o kadar da değil. Eğer ben de istersem rahatlıkla onun kadar olabilirim! Bakın şişmeye başladım bile!” diyerek göğsünü şişirmiş.
Diğer kurbağalar, gülüşerek:
– “Sen çok küçüksün çok” demişler.
Kurbağa, içine daha daha fazla hava çekmiş. Konuşurken hava kaçırmamaya özen göstererek:
— “Bakın şimdi nasılım?” demiş.
Arkadaşları kıkır kıkır gülerek: Vırak, vırak, şişmeyi bırak sen çok küçüksün, asla öküz kadar büyük olamazsın, demişler.
Onlara aldırış etmeyen kibirli kurbağa şişmeye devam etmiş. İçine bol bol hava çekmiş. Derken BOOM!..
Kurbağanın midesi patlamış.
Alçak yerde, tepecik kendini dağ zannedermiş. Bu masalda burada bitmiş.