Portakalı soydum,
Başucuma koydum.
Portakal çok güzelmiş,
Afiyetle yenirmiş.
Turuncu rengi ile
Vitaminler verirmiş.
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde derler ya, peki bu evvel zaman ne zaman ? Gökyüzünde oynayan cüceler, yeryüzünde koşturan kuşlar aman pek bir hoşlar. Kuşlar niye yeryüzünde, cüceler neden gökyüzünde dersen, ben bilmem onlar öyle yapmışlar.
Ülkenin birinde bir portakal ağacı yaşarmış, öyle bir ağaçmış ki her yerden bu ağacı görmeye gelirlermiş. Dalları gökyüzüne kadar uzanan bu ağaç, aslında sahiden de görülmeye değermiş. Ağacın etrafı mis gibi portakal kokarmış. O ülkedeki bütün çocuklar portakal yemeye bayılırlarmış. O ağaca C vitamini deposu derlermiş.
Günlerden bir gün, uzaklardan bir cücücenin geldiği haberi duyulmuş. Bu parmak kadar bir cüceymiş. Anlatılanlara göre bu cüce, gördüğü portakal ağaçlarını köklerinden tutup yiyor ve içindeki bütün vitaminleri hoop midesine indiriyormuş.
Onun köklerinden vitamin içtiği ağaçlar kısa bir süre sonra kuruyup gidiyormuş. Bunu duyan ülke halkı o cücenin portakal ağaçlarına zarar vermesini engellemek için ne yapacaklarını düşünmeye başlamışlar.
Tam portakal ağacının yanında büyük bir toplantı düzenlemişler. Toplantıya 7`den 77`ye herkes davetliymiş.
Ülkenin en yaşlıları fikirlerini söylemek için ağacın etrafına toplanmışlar. Kulaklarına gelen haberlere göre cüce ülkelerinin sınırları içine girmiş bile.
En yaşlı bilge. “O cüce portakal ağacımıza hiç bir şey yapamaz , buna izin veremeyiz”` diyerek söze başlamış. Saatlerce konuşmuşlar ama içlerinden bir tanesi bile çare bulamamış.
En sonunda kalabalığın arasında fırlayan bir çocuk:
– Bunları o cüceye anlatsak, onunla konuşsak bizi anlamaz mı acaba ? diye sormuş.
Cüceyi bulmadan bunu yapabilmeleri imkansız olduğu için cüceyi aramaya başlamışlar.Her yere haber bırakmışlar. “Parmak boyunda bir cüce görenlerin onu portakal ağacından uzak tutmaları gereklidir” diye sokaklarda bağırmışlar. Bu arada portakal ağacının yanında beş nöbetçi birden bekliyormuş
Sabah çok erken bir saatte nöbetçilerin bağırışlarıyla herkes sokaklara dökülmüş.
Portakal ağacının yanına gelenler, olup bitenleri izlemeye başlamışlar. Parmak boyundaki cüce çıkmış portakal ağacının tepesine oturmuş ve şarkı söylüyor. Küçük çocuklardan biri :
– Bizim portakal ağacımızı yemeyeceksiniz değil mi ? demiş.
Cüce kahkaha atarak gülmüş:
– Hayır tabi ki, hayır, ben portakal ağacı yemem, portakal yerim. Hem niye yiyecekmişim portakal ağacını o kadar güzel görünüyor ve o kadar güzel kokuyor ki.
İçindeki c vitamini sayesinde nasıl enerji veriyor baksanıza.Hem ağacı kökünden kurutsam, bir daha portakal bulabilir miyim sizce ?
Ülke halkı o gün cüceye bol bol portakal ikram etmiş. Cüce bir kaç gün onlara misafir olmuş.
Bir daha başkaları hakkında söylenen şeyleri iyice araştırmadan karar vermemeye çalışmışlar. Portakal ağacı mı ? Bakın hala yerinde ve c vitamini deposu portakallarını herkesle paylaşmaya devam ediyor.
Portakal ağacındandan , ne güzel koku gelir.
Portakallar etrafa , neşe ve sağlık verir.
Haydi portakal haydi,Vitaminleri taşı,
Bol bol yesin çocuklar, Sen düşünme bu işi.