Evvel zamanda bir oduncu varmış.
Ormandan odunu omzuna yükleyip pazara götürüp satarmış. Amma odun satıp kazandığı para, karnını doyurmaya yetmez, her gün yarı aç yarı tok gezermiş.
Günlerden bir gün ormanda odun toplarken, aniden önüne bir ayı çıkıvermiş. Oduncu ne yapacağını bilmeden durunca ayı insan dilinde konuşmaya başlamış:
“Ben uzun zamandan beri bu ormanda yaşıyorum. Senin de uzun zamandan beri ormandan odun alıp gittiğini biliyorum. Fakat sen güzel odunları bulamıyorsun. Bu yüzden vaktinin büyük bir kısmı odun toplamakla geçip, bir günde pazara güçlükle bir defa odun alıp götürüyorsun. Gel ikimiz dost olalım. Ben sana odun hazırlayıp vereyim, sen bundan sonra odunu pazara götürüp satmakla meşgul ol” demiş.
O günden itibaren oduncu, ayı dostunun hazırladığı güzel odunları bir günde iki üç defa pazara götürüp satmış; az bir zaman içinde hali vakti iyileşip bir eşek sahibi olmuş. Sırtındaki giyim kuşamı da yenilenmiş. Her oduna gidişinde ayı dostuna yiyecek bir şeyler alıp gidiyormuş. Böylece ikisi uyum içinde geçinip gitmişler.
Bir gün ayı, oduncuyu kendi evine davet etmiş. Oduncu; “Olur.” deyip ayının inine girmiş. Ayı, oduncuyu güzelce misafir etmiş. Fakat onlar, laftan laf açıp münakaşaya başlamışlar. Oduncu sinirlenerek ayıya:
“Hayvan denen akılsız hayvan. Seninle dost olup gezen ben de bir ahmak!” deyip küfretmiş.
Oduncunun, dostluğu hatırına bakmadan böyle acı sözlerle hakaret edişinden ayı çok üzülmüş. Fakat belli etmemiş. Bu esnada vakit de geç olmuş. Oduncu gitmeye davranıp yerinden kalkmış. Ayı ona acıyıp:
“Yol tehlikeli, burada yat.” demiş. Oduncu çaresiz, “Olur” demiş. Fakat “Bu pis hayvanla münakaşa ettim. Şimdi bana kötülük yapmasın.” diye düşünüp niyeti bozulmuş ve ayıyı öldürüp gitmeye kalkmış. Biraz sonra ayı gerçekten uyuyup kalmış.
Oduncu, yavaşça yerinden kalkarak balta ile ayının başına vurmuş. Ayının başından fışkırırcasına kan akmış ve ayı kendinden geçmiş. Oduncu inden çıkmış, eşeğine binip fırlayıp gitmiş.
Bundan sonra oduncu başka ormana gitmeye başlamış. Aradan bir yıl geçmiş. Bir gün ormandan odun toplarken önüne, önceki ayı dostu çıkıvermiş. Korkan oduncu ayıya bakıp:
“Ayı dostum! Ben kötü niyetli olup geçen yıl seni öldürmeye kalkışarak baltayla başına vurmuştum. Ben bu günahımı kabul ediyorum. Şimdi bana ne yaparsan yap.” demiş.
“Her halde iyi iş yapmadın.” demiş ayı; “Günahını kabul ettiğin için olan olmuş diyorum. Baltanın vurduğu yere bak, nasıl olmuş?”
Oduncu ayının başına yaklaşıp bakmış; “Baltanın izi yok, her yanı sağlamlaşıp iyileşmiş.” demiş.
“Senin balta ile açtığın yara iyileşti, lakin dilin ile kalbimde açtığın yara henüz iyileşmedi.” demiş ayı ve ormana girip gözden kaybolmuş.
(Uygur Masalı)