Bir şehirde iri mi iri bir köpek yaşardı. Bu köpek çok hırslı ve aç gözlüydü. Hırsı ve açgözlülüğü yüzünden birçok kez bedelini ödemek zorunda kaldı. Bu yüzden hırslı köpek kendi kendine söz verdi. Bir daha asla açgözlü ve hırslı olmayacaktı. Fakat bu sözünü uzun süre tutamadı. Yine eskisi gibi açgözlü ve hırslı bir köpek oldu.
Yine bir gün şehirde gezerken yoruldu ve aç olduğu fark etti. Kendine yemek bulmak için şehrin sokaklarını yavaş yavaş dolaşıyordu. Şehirde biraz yürüdükten sonra bir köprüye geldi. Köprüden geçerek karşıda yemek bulacağını düşündü. Köprüde biraz ilerledikten sonra yerde büyük bir kemik parçası buldu. Sevinçle kemiğin yanına doğru koştu. Kemiği sevinçle ağzına alırken koklaya koklaya ilerledi. Kendinin ne kadar şanslı bir köpek olduğunu düşünürken hemen oradan uzaklaşıp evde yemeği düşündü. Eğer bir köpek görürse onunla paylaşmaktan korktu.
Bu yüzden koşarak eve doğru ilerlerken ahşap köprünün sonuna geldi ve tam köprünün altında durgun nehre baktı. Tam o sırada nehirde ağzında kocaman kemik olan bir köpek gördü. Tıpkı kendisine benziyordu. O anda aklına o kemiği almak ve iki kemikle eve dönüp afiyetle karnını doyurmak istedi. Tam bu sırada onları düşündükten sonra nehirdeki köpeğe hırladı ve o da açgözlü köpeğe hırladı. Bu sırada ona saldırmak ve elindeki kemiği almak için nehre atladı. Nehirdeki köpeğin kendi yansıması olduğunu anlayamayan köpek kemiğini de nehre düşürerek aç gözlü olmanın bedelini ödedi. Hem kemiğini düşürdü hem de sırılsıklam olan köpek bu açgözlülüğün yüzünden yine kendine kızarak aç bir halde evinin yolunu tuttu. Bir daha asla sözünü unutmamak ve açgözlü davranmamak üzere kendine söz verdi ve asla açgözlü olmadı.