Bir adamın bir keçisiyle bir de eşeği varmış. Keçi:
“Ona benden daha iyi bakıyorlar! Onu benden daha iyi yediriyorlar!” diye eşeği kıskanmış. Bir kurnazlık düşünmüş, eşeğe demiş ki:
“Ne olacak bu senin durumun? Bir değirmen taşına koşarlar, onu çevirirsin, bir arkana yük vururlar, onu taşırsın! Bir gün rahat ettiğin yok. Ben senin yerinde olsam ne yaparım, bilir misin? Bir hendeğin yanından geçerken saralıymışım da saram tutmuş gibi yuvarlanıveririm, belki birkaç gün dinlenirim!”
Keçi işte böyle demiş. Eşek de inanmış onun sözüne… Hendeğin yanından geçerken kendini atıvermiş. Bütün vücudu yara bere içinde kalmış. Efendisi hemen bir baytar getirmiş, ondan ilaç sormuş. Baytar, eşeği muayene ettikten sonra:
“Bir keçi ciğeri bulup kaynatacaksın, suyunu bu hayvana içireceksin; iyileştirmenin başka yolu yok!” demiş.
Adamcağız da tek eşeği iyileşsin diye keçiyi gözden çıkarmış, kesivermiş. Böylece keçi kıskançlığının kurbanı olmuş.
(Yunan Masalı)
Kıskanç insan, başkalarını küçük düşürmek isteğiyle, kendini gözden düşüren zavallıdır.
Archibald Rutledge